31 Ekim 2008 Cuma

Transglobal Underground İstanbul'a geliyor



Unutulmaz performansları ile müzik dünyasının en büyük gruplarından Transglobal Underground Ghetto'da…

Geçtiğimiz sezon Ghetto'nun en unutulmaz gecelerinden biri şüphesiz, 2 günlük performansları ile Transglobal Underground'du. Ghetto, bağımsız müziğin en önemli multi-kulti gruplarından Transglobal Underground'u İstanbul'da tekrar konuk ediyor.

90′ların başında davul ve bass ayrı şeylerken, Asya muzigi hâlâ egzotik sayılırken, dub ve reggae can çekişirken, Transglobal Underground, farklı geçmişler ve kültürlerden gelen değişken DJ, prodüktör ve müzisyen kadrosu ve tek bir tarza sıkıştırılmayı kabul etmeyen bir müzikal anlayış ile ortaya çıktı.

Farklı geçmişler ve kültürlerden gelen değişken DJ, prodüktör ve müzisyenlerden oluşan kadrosu ile inatçı bir şekilde bağımsız olan ve müzikal sınırlamaları kabul etmeyen grup, Brezilya perküsyonu ve gitar sololar içeren ilk dans hitleri "Temple Head" ile beklenilmeyen bir club hiti ortaya çıkarmışlardı.

İlk albümleri "Dream of 100 Nations" Top 50 listelerine girdi ve indie listelerin başına oturdu. 90′ların ortalarında ambient ve trance gibi tarzların yeni fikirler için bir açıklık ortaya koymasıyla birlikte Transglobal Underground düşüncelerini müziğine daha rahat yansıtmaya başlamıştı.

Her albümünde birden fazla hit şarkıyı müzik dünyasına hediye  eden Transglobal Underground, 2007 yılında 3 yıllık bir aradan sonra kendi plak şirketleri olan Mule Satellite Recordings'den 7. albümleri "Moonshout"u çıkardı.

Grup, kurucu üyeler Tim Whelan (klavye/gitar) ve Hamilton Lee (davul/programlama) ve şu anki çekirdek üyeler Godfrey 'Tuup' Duncan (vokaller ve kongalar), Sheema Mukherjee(sitar ve bass), Gurjit Sihra (dhol ve kaos pad) ve Ravinder Neiyyar (dhol ve tabla)'dan oluşuyor.

Transglobal Underground birçoğumuzun akıllarında yer etmiş diskografisinin geniş bir özetini İstanbullu müzikseverlerle paylaşırken Hindistan, Irak, Macaristan, Fransa, Brezilya, Portekiz, Senegal gibi birçok farklı ülke kültüründen ilham almış olan "Moonshout" adlı son albümlerinden parçalarla da bizlerle olacak.

Yer : Ghetto
Zaman Aralığı : 21 - 22 Kasım 2008
Saat : 22.30
Satış Yeri : Biletix
Adres : Kalyoncu Kulluk Caddesi, No: 10 34440 Beyoğlu


29 Eylül 2008 Pazartesi

Bu bayramın en pahalı sanatcıları

Bu bayramın en pahalı erkek sanatçısı 110 bin YTL ile İbrahim Tatlıses oldu. Tatlıses, Bayram’ın ikinci günü Kıbrıs Kaya Artemis Otel’de sahne alacak. Tatlıses’i 100 bin YTL ile Sibel Can izledi. Can, Bayram’ın ikinci günü şarkılarını Nevşehir’de Asos Termal Otel’de söyleyecek. İşte ünlülerin bayram tarifeleri...

Özcan Deniz: Bayram’ın birinci günü Kıbrıs’ta sahneye çıkacak, 90 bin YTL alacak.

Seda Sayan-Onur Şan: Hem tatil, hem iş için Kıbrıs’ı tercih eden çift, birlikte bayramın birinci ve üçüncü günü sahne alacaklar. Çiftin ikili sahne fiyatı ise 80 bin YTL. 

Candan Erçetin: Antalya’da bayramın ikinci günü 60 bin YTL’ye sahneye çıkacak.

Demet Akalın: Afyon İkbal Termal Otel’de Bayram’ın ikinci günü 50 bin YTL’ye sahne alacak.

Deniz Seki: Kıbrıs’ta bayramın birinci günü sahneye çıkacak. Karşılığında 50 bin YTL alacak.

Funda Arar: Yine Kıbrıs’ta bayramın üçüncü günü konser verecek. Alacağı ücret 35 bin YTL.

26 Eylül 2008 Cuma

Bayramda Balkan Fiesta

Enerjisiyle, kültürleriyle, müzikleriyle her zaman kendimize yakın hissettiğimiz Balkan Ateşi, 2 Ekim Perşembe günü yeniden alev alıyor.

Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Kosova, Bosna ve Romanya'nın sahip olduğu bu geniş coğrafyanın en sevilen parçlarının yanı sıra; Balkan Beat Box, Goran Bregovic, Shantel, Kultur Shock, Gogol Bordello gibi isimlere dokunarak Türkiye’ye kadar ulaşacak. "Disco Disco Partizani" derken çoşacak, Kultur Shock'tan "Mastika" dinleyerek zaman ve mekan kavramını kaybederek kendinizden geçecek, Burhan Öcal ile göbek atacak ve Emir Kusturica'nın filmlerini dev ekranda seyrederken "Start Wearing Purple"la kendinizi Balkan müziğin inanılmaz girdabında bulacak ve neye uğradığınız şaşıracaksınız.




Yer : Studio Live Aziza

18 Eylül 2008 Perşembe

Meme Vakfı için soyundular

Tuba Büyüküstün, Ceyda Düvenci, Sinem Güven, Burcu Kara gibi ünlü isimler, Meme Vakfı'nın düzenlediği kampanya için çarpıcı pozlar verdi.
Kanal D’de yayımlandığı günden beri büyük beğeni toplayan ve reyting rekorları kıran ‘Asi’ dizisinin güzel yıldızı Tuba Büyüküstün, meme kanseriyle mücadele çalışmalarına destek vermek amacıyla objektif karşısına geçti. ‘Asi’deki rolüyle büyük beğeni toplayan Büyüküstün, Arap ülkelerinde de çok seviliyor. O kadar ki ‘Ihlamurlar Altında’ dizisindeki rol arkadaşı Bülent İnal ile birlikte bir Arap filminde başrol bile oynayacak. Aralarında Yeşilçam’ın unutulmaz ismi Hülya Koçyiğit, oyuncu Ceyda Düvenci, manken-oyuncu İpek Tenolcay, manken Sinem Güven, oyuncu Burcu Kara gibi isimlerin de bulunduğu proje için çarpıcı pozlar vermeyi kabul eden Büyüküstün’ü Bennu Gerede fotoğrafladı. Büyüküstün’ün ve diğer isimlerin fotoğrafları, ‘Rowenta ile Pembe Hayat’ sergisi adı altında ekim ayı boyunca İstinye Park’ta sergilenecek. Sergiye katılan ünlü kadınlar, göğüslerini kapatan pembe aksesuarlarla poz verdiler. Pembe kurdele, pembe kelebek, pembe fular gibi değişik aksesuvarlarla meme sağlığına dikkat çekmeye çalıştılar. Bu ünlü kadınlar aynı zamanda Meme Vakfı’nın devam etmekte olan projelerini anlatarak önemli bilgilere de dikkat çekecek. Televizyon, sinema, basın ve müzik dünyasının sevilen tüm bu isimleri, meme kanseri nedeniyle kendi hayatlarından gerçek hikayeler de anlatacak. 

Fatoş'dan erkeklere 10 altın tüyo


'Avrupa Yakası'nın Fatoş'u, Şenay Gürler, kadınlar hakkında erkeklerin bilmediği 10 'şey'i anlattı..

'Avrupa Yakası'nın Fatoş'u, Şenay Gürler, Esquire dergisinin temmuz sayısına kadınlar hakkında erkeklerin bilmediği 10 'şey'i anlattı..

1- Belki dememiz 'evet', 'hayır' dememiz 'belki' anlamına gelmiyor. 'Hayır' diyorsak bu gerçekten 'hayır' demektir.

2- Cesare Pavese'nin dediği gibi: Kadınlar güçsüz olana kendini bir ödül, güçlü olana bir eşya gibi sunar.

3- Kendinizi karizmatik ve etkileyici sandığınız bir konuda biz saatlerce konuşup, dalga geçip, gülebiliriz.

4- Play Station oynamanızda sorun yok ama bir kere bile "Geç karşıma birlikte oynayalım" demezsiniz. Oysa aramızda bilgisayarı bile yenebilenler var. Örneğin ben...

5- Ağlayan kadın her halükarda haklıdır. Konu uzatılmaz.

6- Biz araba kullanırken yanımızda oturan erkeğin dırdırları bir kulağımızdan girer, diğer kulağımızdan çıkar. Dinlemeyiz bile. Siz yanımızda yokken de kullanıyoruz biz bu arabayı...

7- Erkeğin kendine davranışı, kadınına nasıl davranacağının çok güzel bir göstergesidir.

8- Erkekler aldatıklarında ya da yalan söylediklerinde aslında kendilerini kandırırlar. Çünkü kadın daha en başından her şeyi bilir ve anlar. Yüzleşecek gücü bulduğunda harekete geçer.

9- Erkekler sadece kendilerinin aldattığını sanır. Aldatılabilecekleri akıllarına gelmez; gelse bile yüzleşmezler. Oysa her kadının aldatma potansiyeli vardır.

10- Erkekler kadınların ne kadar kurnaz ve tehlikeli olduklarını bilebilir ancak boyutlarını hayal bile edemezler.

MFÖ


MFÖ en önemli çıkışını 1984 yılında "Ele Güne Karşı" albümüyle yaptı. Aynı adlı şarkı, o sene yılın şarkısı seçildi. Bunu, 1985 yılında "Peki Peki Anladık", 1986 yılında "Vak The Rock", 1987 yılında "No Problem", 1989 yılında "Best of MFÖ", 1990 yılında "Geldiler", 1992 yılında "Agannaga" ve "Dönmem Yolundan", 1995 yılında Rock sound'u ağırlıklı "M.V.A.B" izledi. 1985 ve 1988 yıllarında ülkemizi Eurovision şarkı yarışmasında başarı ile temsil eden Grubun üyeleri kariyerlerinde solo albüm çalışmaları dışında film, tiyatro, reklam ve TV dizilerinde de oldukça başarılı çalışmalara imza atmışlardır. Ancak grup üyeleri hiçbir zaman tek başına sahne performansı sergilemeyi seçmemiş, bugüne kadar MFÖ olarak sahne almışlardır. 

Grubun o eşsiz sahne performansına tanık olmak, o müthiş klasiklerle eğlenmek isteyenleri yenilenmiş haliyle Jolly Joker Balans'a bekliyoruz...

tarih : 30.09.2008 22:00:00 
mekan : Balans Jolly Joker 

NÜKHET DURU RİTM AKUSTİK


19 Eylül Cuma akşamı yepyeni bir konseptte dinleyeceğiz Nükhet Duru şarkılarını, Ritm Akustik adını verdiği yepyeni konserlerine Bostanlı Karşıyaka Açıkhava Tiyatrosu’yla başlayacak olan sanatçı gerek eski şarkıları gerekse yepyeni şarkılarıyla bizleri büyülemeye hazırlanıyor.

Yıllardır paylaştığımız şarkılar, Nükhet Duru'nun muhteşem performansıyla bütünleşince bizi yeniden anılarımıza götürecek ve hep bir ağızdan bağıracağız, hep beraber başkaldıracağız aşklarımıza, acılarımıza, anılarımıza.


8 Eylül 2008 Pazartesi

Deniz Akkaya vampir oldu


Sansasyonel kapaklar yapan Karakalem dergisi için 'vampir' olan Deniz Akkaya, siyah küçük bir kedi ile kamera karşısına geçti.

Deniz Akkaya, sıradışı edebiyat dergisi Karakalem’e kapak oldu. Uzun dişleriyle çekimlerde çok eğlendiğini belirten Akkaya, vampir temasına uygun olması için stüdyoya getirilen küçük kediyle zor anlar da yaşadı. Akkaya’yı kapağa taşıyan Karakalem dergisi ilginç kapakları ve ilginç içeriğiyle dikkat çekiyor. İlk çıktığında 3 ayda bir yayınlanması düşünülen dergi, gördüğü ilgi üzerine ayda bir yayınlanmaya başladı. Geçen sayıda Pelin Batu, Karakalem için ilk kadın seri katil Elizabeth Bathory’yi canlandırarak kan dolu bir küvette poz vermişti. Akkaya’nın vampir fotoğrafları da Batu’yu görüntüleyen Mehmet Turgut imzasını taşıyor. 

7 Nisan 2008 Pazartesi

CITY'S'DE BİR İLK DAHA


Sinema kapısından çıkan kendini gece kulübünde bulacak..

Eğlence hayatına yön veren Erol ve Varol Kaynar kardeşler, bu kez City's Alışveriş Merkezi'nde gece kulübü açtı. Bir ilke imza atacak konseptte sinema kapısından çıkan kendini gece kulübünde bulacak..
İstanbul'da yiyecek-içecek ve eğlence hayatında peşpeşe iddialı adımlar atılıyor. Rainforest, Zuma, Hakkasan gibi uluslararası üne sahip birçok mekan açıldı. Ve şimdi de son olarak, eşine az rastlanır bir konsept karşımızda... Alışveriş merkezinde gece kulübü açılıyor! Amsterdam'da buna benzer bir konsept var ama sinema katında, sinema fuayesinde açılan ilk gece kulübü Barcode olacak. Bu ilkin sahibi ise Erol Kaynar ile Varol Kaynar. Daha önce de 1984 yılında, kimsenin cesaret edemediği bir dönemde, bin 500 kişilik bir disko açan Erol Kaynar, bu kez de 26 Mart'ta City's Nişantaşı AVM'nin içinde, Barcode'u hizmete sokuyor. Alışveriş merkezinin sinema katında, büyük bir alana sahip olan mekan, gündüz restoran-kafe- bar, gece ise sinemadaki son seanstan sonra gece kulübü olarak hizmet verecek. Altı metre tavan yüksekliğine sahip, Boğaz manzarası olan mekanda eğlence, sabah 04.00'e kadar sürecek.
'NE TUTAR, ÇOK İYİ BİLİRİM'
Gece ve gündüz, özellikle ünlülerin buluşma adresi olmaya aday olan mekanda, hafif atıştırmalık gurme yiyecekler servis edilecek. Kaynar Kardeşler, atıştırmalık mönü için İtalyan asıllı Patricia Ünder adlı bir danışmanla anlaştı. İşletmeciliğini Eksen Grubu Genel Koordinatörü Selma Şeşbeş'in yapacağı mekanın müziği de ünlü dj'lere emanet edildi. Erol Kaynar, özellikle son beş senedir yiyecek- içecek sektöründe çok fazla ithalat ve ihracat olduğunu, kalitenin de müşteri beklentilerinin de arttığını söylüyor.
* Eğlence hayatında ne zamandır varsınız? Bu macera nasıl başladı?
Bu işe 1970 gibi başladım. İşin patronu değildim, sadece çalışıyordum. Depoda, kafenin muhasebesinde çalıştım. Daha sonra pazarlama müdürü, ardından da işletme müdürü oldum. 1980 öncesi, ihtilalde, turizm Türkiye'de tamamen durmuştu. Danimarka'ya gittim. Döndüğümde de Fondue Restaurant'ı açtım. İş hayatına atıldığımda 19, restoran sahibi olduğumda 35, Galata Kulesi'ne ortak olduğumda ise 36 yaşındaydım. Hiçbir mekanı kaybetmedik, belli bir yere geldiğimizde biz bıraktık. Buna çok dikkat ediyoruz. 30 farklı mekan açıp kapattık.
* İhtilalden hemen sonra bin 500 kişilik disko açmaya nasıl cesaret ettiniz?
Hiçbir zaman 'Mekanları ilk biz açalım.' gibi bir amacımız olmadı. Tesadüf mü, yoksa vizyonumuz sayesinde mi oldu bilemiyorum. Disko açmak o zamanlar için büyük cesaret işiydi. Belli kapasitesi olan kulüpler vardı. Ama binlerce kişinin alınacağı bir diskoyu açmaya kimse cesaret edememişti. Biz bunu yaptık ve çok başarılı olduk.
* Ya Park Cafe?
Park Cafe, sinema ile beraber yeme-içme alışkanlığını getirdi. Akmerkez'de uzun saatlere kadar açık olan tek kafeydi. 22.00'da kapanmayan tek yerdi.
* Şu anda hangi mekânlara sahipsiniz?
Şu anda Salomanje, Sortie, Barcode, Ghetto, Park Cafe ve Opera Pastanesi var.
Mutfak yok, aşçı barın içinde gözünüzün önünde
* Peki yemek servisi olacak mı?
ak mı?Buradaki konseptte mutfak yok. Aşçımız barın içinde bulunuyor. Hem barmen, hem de aşçımız var. Paris'te ve özellikle Fransa'da bunun örneklerine rastlayabiliriz. Türkiye'de bunun eşi yok. Barmen ve aşçımız, burada omuz omuza çalışacak. Daha önce buharda pişirilmiş olan yiyecekler gözünüzün önünde hazırlanacak. Barmenimiz, Maça Kızı'nın başındaki barmen, aşçımız Çırağan Oteli'nin aşçılarından... Her yemekte iki çeşit şarap öneriyoruz. Listemizdeki her şarap kadehte sunulacak. İki çeşit çok özel tabağımız var. Biri tamamen peynir tabağı üzerine olan Barcode Di Mare, diğeri de Barcode Gioya.
* Barcode'dan bahseder misiniz?
Açacağımız Barcode da dünyada ilk olacak. Artık işi eğlenceye döktük. Sinemadan çıkan bir kişi, evine gitmek yerine eğlenmek istiyorsa Barcode'da vakit geçirebilecek. Sabah 04.00'e kadar açık olacak mekânımız.
DJ Burak Yontarkol çalacak
Mekânda daha önce Sotrie Müzik Direktörü olan Escobar, Studio 54 ve Çeşme Samdan'a çalışan ünlü DJ Burak Yontarkol'un ekibi müzik yapacak. Günün her saati müzik dinlenebilecek. İş çıkışı gelip en az 04.00'e kadar eğlenilebilme imkânı tanınacak. Ancak 23.00'dan sonra müziğin ritmi artacak.

CUBA GECCESİ CITY'S HARVARD CAFE'DE

Cuba'nın sıcak ve egzotik gecceleri artık haftanın iki günü pazartesi ve perşembe günleri Cıty's Harvard Cafe'de başlıyor. Bu akşam ilk galası yapılacak olan Cuba Gecceleri, latin dansların ritmi ve romantizmi ile Harvard Cafe müdavimlerine büyülü dakikalar yaşatacak. Saat 20:00'dan itibaren başlayacak olan gecede davetliler Harvard Cafe'nin lezzetleriyle de buluşacak.

3 Nisan 2008 Perşembe

Asmalımescit'te Paris

Mekan : La Brise
Tel: (0212) 244 48 46Adres: Asmalımescit Caddesi 28, AsmalımescitSemt: Asmalımescit

Cumartesi öğlen ve pazar hariç 12.00-02.00 arasında açık. Kredi kartları geçerli.

Sigarasız bölüm yok.

Asmalımescit Caddesi’nin girişindeki yeni mekânın kırmızı tenteli, koyu ahşap çerçeveli pencere ve kapıları kendisi hakkında yeterli ipucunu veriyor:

Karşınızda tipik bir Paris brasserie’si var. Fransız müziği, beyaz örtülü masaları, koyu renk ahşap ağırlıklı, pirinç detaylı dekorasyonu ile eşikten içeriye adımınızı attığınız an Asmalımescit gidiyor, Champs Elyseés geliyor. Farklı farklı şekillerdeki cam aplik ve abajurlar, kapının hemen üzerindeki duvar saati ve duvarlardaki siyah-beyaz fotoğraflar ilk bakışta dikkati üzerlerine çekse de orada oturdukça keşfedeceğiniz onlarca ayrıntı daha var. Her şey orijinal konsepte sadık kalınarak hazırlanmış, dolayısıyla yalnızca ilk akla geldiği gibi Fransız etkisinden bahsetmek yetersiz. Alman-Fransız kültürlerinin iç içe geçtiği Alsace-Lorraine bölgesine dayanıyor brasserie konsepti. Tıpkı o topraklar gibi iki dev arasında sıkışmış ve sonunda Fransa’ya kalmış durumda. Alman etkisinin en büyük tezahürü olarak bira içki menüsünde önemli bir yere sahip. Ale, bière d’abbaye, kölsch, lager, rauchbier ve weissbier başlıkları altında onlarca marka ve çeşit bulunuyor. Şaraplarda da yerli ve yabancı pek çok çeşit (Chateau La Mission Haut-Brion, Chateau Cos d’Estournel gibi prestijli markalar da dahil) mevcut; şişe fiyatları 39-1153 YTL arasında değişiyor. Yemekler hem çeşit, hem de lezzet bakımından Paris’teki iyi bir brasserie’den farksız. İşletme The North Shields’ın da sahibi olan Teoman Hünal ve ailesine ait. Mutfakta da Londra’da aşçılık eğitimi alan kızı Esen Hünal var. Büyük, tek bir sayfaya basılı menü üç ana kolondan oluşuyor: ‘Entrées’, ‘Viandes’ ve ‘Desserts’. Başlangıçlar geleneksel soğan çorbası, yeşil salata, tarhunlu salata, Niçoise salata, bonfile salatası, rokforlu salata, tavuk ciğeri pate, yengeç-somon havyarı-tarama tabağı, şarküteri tabağı, karamelize soğan ve keçi peyniri tartöletleri, tereyağında sote edilmiş gnocchi (krem peynir veya domates sos ile), prosciutto ile mayonezli kereviz salatasından oluşuyor. Et yemekleri daha da ağız sulandırıcı: Choucroute garnie (geleneksel ekşi lahana, domuz jambon ve sosis ile), moules marinières (tencerede şarap soslu midye), limon ile marine edilmiş piliç, tereyağında sote bıldırcın, domuz gerdanı (karamelize elma ve elma sosu ile), nane soslu kıvırcık kuzu pirzolası, soğan marmelatlı dana ciğeri, ızgara bonfile (karabiber veya bearnaise sos ile), ızgara kontrafile (kızarmış patates ile), hamburger, safran sosu ve dereotu pestolu ızgara somon. Tatlı içinse tarte tatin, limonlu tart, mousse au chocolat, rom baba ve rom ile tatlandırılmış milföy var. Özellikle bu sonuncuyu denemenizi tavsiye ederiz; Esen Hanım’ın özel olarak açtığı milföy hamurundan yapılan tatlı yedikten sonra suçluluk hissettirmeyecek kadar hafif. Sunumlar son derece sade -et sipariş ediyorsanız bembeyaz bir tabakta yalnızca et geliyor, patates kızartması ayrı olarak bardak içinde sunuluyor- ve özenli, lezzetleri de harika. Yemekten sonra içkiye yan taraftaki bar bölümünde devam edebilirsiniz. Dışarıdan girişleri ayrı ama mahzen benzeri bir tünel aracılığıyla içeriden de bağlantı var. Bu kısım pazar hariç her gün 18.00’den sonra açık. Perşembe akşamları canlı caz performansları gerçekleşiyor.

Menüden:Geleneksel soğan çorbası 10 YTLŞarküteri tabağı 17 YTLSteak tartar 23 YTLKadeh şarap 10-25 YTL Tarte tatin 11 YTL

L'Entrecote de Paris..


L’Entrecôte de Paris

Mekan : L’Entrecôte de Paris
Tel: (0212) 373 26 00Adres: City’s Nişantaşı, Teşvikiye Caddesi 162, Nişantaşı

Paris’in meşhur antrikotçusu City’s Nişantaşı’nda...
Her gün 12.00-02.00 arasında açık. Kredi kartları geçerli. Sigarasız bölüm yok.
Alışveriş merkezinin en ağır restoranı burası. Bordo kadife perdeler, kristal avize ve aplikler, dore duvar kağıtları, puro dolabı, koyu ahşap parke ve masalar, koyu kahverengi deri kaplı sandalye ve bistro tarzı koltuklar Versailles’a giderken yolunu kaybedip buraya düşmüş gibi gözüküyor. Menü et ağırlıklı, az ve öz. Zaten gelenler meşhur soslu antrikotun tadına bakmak istiyor genellikle.

Fiyatı 59 YTL olan özel menüde antrikot, patates kızartması ve salata var. Et ve patates soğumasın diye altında mum yanan özel servis tabaklarında sunuluyorlar, yine de mutfağa en yakın masalara oturmakta fayda var çünkü lezzeti sıcaklığıyla doğru orantılı ve dışarıdaki masalara varana dek soğuyabiliyor. Lezzeti tek kelimeyle enfes! Et dışında bir şey denemek isteyenlere nefis Fransız soğan çorbasını tavsiye edebiliriz. Fransa’da içtiklerinizin birebir aynısı. Menüde ayrıca dokuz çeşit salata, çeşitli aperitifler ve New York steak, T-bone steak, kuzu şiş gibi et yemekleri de var. Tatlı olarak ise yine Fransız spesiyalleri creme brulee, çikolatalı sufle gibi akıl çelen alternatifer var. City’s’in tartışmalı alkol konusunu bir kenara bırakır ve yasağın kalktığını varsayarsak; şarap menüsü zengin ancak zayıf noktası Türk markalarından yalnızca Terra’nın bulunması. Oysa ki menüyü içki bazında tekelleştirmenin modası çoktan geçti. Müşteriler ithal şaraplarda daha şanslı; Fransız, İtalyan, İspanyol, Şili, Kaliforniya, Güney Afrika, Avusturalya, Yeni Zelanda; ne ararsanız var.

ZUMA VE YEMEK SANATI.




Londra'nın ünlü ve bol ödüllü Japon restoranı ZUMA, İstanbullularla buluştu...
Londra ve Hong Kong'dan sonra dünyadaki 3. şubesi, İstanbul Doors Group ve Zuma Londra ortaklığı ile açılan Zuma Restaurant, Japonya'da günlük yaşamın yeme-içme geleneği olan “Izakaya” tarzını üstün kalite, malzeme ve ayrıntıya verdiği önemle bütünleştirerek İstanbullulara sunuyor.
Denize Sıfır, Eşsiz Manzara…Zuma Londra tamamen kapalı bir mekan olduğundan Ortaköy'ün eşsiz boğaz manzarası ve denize sıfır konumundan dolayı Londra'daki sahipleri Zuma İstanbul'u burada açmaya karar vermişler...


Özenli DekorasyonBrezilya'dan Japonya'ya kadar dünyanın dört bir yanından getirilen mobilyalar ve aksesuarlar, mekanda hakim olan sadelik ve boğaz manzarası ile bütünleşiyor. İki kattan oluşan Zuma'nın üst katında bar ve lounge alanı, alt katında ise ana yemek salonu bulunuyor. Sushi Bar'ı, sushinin birçok çeşidini açık mutfak sistemi ile sunarken, Robata Grill Bar'da ise sebzeler, kümes hayvanları ve etler özel soslarla marine edilerek hazırlanıp servis ediliyor (Türk ocakbaşı konseptinin Japon versiyonu olarak adlandırılıyor.)


Tabaklar Bile Zuma'ya Özel, El Yapımı…Japonya'da bir usta tarafından Zuma'ya özel olarak elle yaptığı tabakların kullanıldığı mekanın çok özel yemek sunumları bulunuyor. Bunun yanında Londra Zuma'dan gelen barmenlerin bulunduğu barında hazırlanan kokteylleri ile de adından sıkça söz ettirecek gibi görünüyor!

Kimlere Hitap Ediyor?


İş dünyasının önde gelenleri, sanat camiasının seçkin isimleri ve medyanın üst düzey yöneticilerinden oluşan müşteri portföyüne hitap ediyor. Öğlen ve akşam saatlerinde servis verecek olan Zuma, gerek bar gerekse yemek için gelen misafirlerini ağırlayacak. Müşteri kapasitesi: restoranda 100 kişi, barlounge'da 76 kişi. Yazın açılacak terası ile de 120 kişiye hizmet verebilecek… Sanıldığı Kadar Pahalı Değil Ve gelelim merak edilen sorulardan birine... Zuma İstanbul'da yenilen iyi bir yemeğin fiyatı aşağı yukarı ne kadardır? Yetkilileri: “Mönü fiyatlarımız kişi başı içki dahil 100 YTL civarında, basında çıktığı kadar da çok pahalı bir restoran değiliz” diyorlar...
Merak Edenler İçin Londra Zuma: İlk olarak 2002 yılında Knightsbridge'de açıldı. Londra Zuma'nın ortakları işadamı Arjun Waney ve ünlü şef Rainer Backer... Square Meal tarafından “En İyi Yeni Restoran 2002”. Restaurant Show'da “Doğu Kültürünü Yansıtan En İyi Restoran 2002” ve son olarak da Tatler Restaurant Awards tarafından “Yılın Restoranı 2005” seçilmiştir.


Adres: Salhane Sok. No: 7Ortaköy-İSTANBULTel: 0212 236 22 96

BİLGİLİ 'SPİCE MARKET' İ GETİRİYOR!


"Son aylarda İstanbul'da güzel şeyler oluyor!" diye yazıp duruyorum. Ve gerçekten de güzel şeyler olmaya başladı. Bir aksilik olmazsa, yıl sonuna kadar dünyaca ünlü restoranlarımız açılmış olacak. Amerika'da başlayan Avrupa ülkelerinde devam eden Uzakdoğu mutfağı rüzgarı şimdi de İstanbul'da. Hakkasan, Zuma derken şimdi de Robert De Niro'nun Nobu'su veya New York'un dünyaca ünlü restoranı Spice Market'in bu yaz sonu İstanbul'da açılacağını duydum. Hem de Serdar Bilgili tarafından... Evet, BJK'nın eski başkanı Bilgili, Radisson SAS, Aija derken şimdi de W Hotel'i bitirmek üzere. Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk toplu konut projesi olan Akaretler Sıraevleri, restore edilerek, konut, mağaza ve dünyanın en hızlı büyüyen lüks otel markalarından W Hotel oluyor. İşte bu otelin roof katında da yüzde 80 ihtimalle New York'un dünyaca ünlü restoranı Spice Market olacak. Daha önce de yazmıştım, duyduğuma göre Serdar Bilgili, yılda 13 milyon dolar ciro getirecek bir restoran arıyordu. Sonunda Spice Market'i getirerek kendince bir çözüm bulmuş. Tebrik etmekten başka diyecek sözümüz olamaz. Bu arada Amerika'da çok sayıda olan W Hotel, 135 odalı kapasitesiyle Avrupa'daki ilk otelini bu yaz sonunda İstanbul-Beşiktaş'ta açmış olacak. 50 milyon dolara mal olacak projeyle birlikte New York'un gözde SPA merkezi olan Bliss de İstanbul'a 'merhaba' diyecek. 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında saray ağalarının konaklama alanı olarak kurulan Akaretler Sıraevleri Projesi, W Hotel, 35 mağaza, 80 konut, ofis alanları, sağlık merkezi, SPA, restoranlar ve kulüpten oluşuyor.

ASYA YEMEKLERİ İÇİN...

Spice Market'in bulunduğu New York'un Meatpacking bölgesi fazlasıyla 'trendy' bir muhit. Trendy New Yorklular'ın Asya yemekleri için birinci tercihi ise Spice Market. Restoranın başında ünlü Fransız şef Jean-Georges Vongerichten bulunuyor. Fransız şef öyle tutmuş ki üç Michelin yıldızlı Jean-Georges adlı restoranı başta olmak üzere 15 restoranı daha var. Hatta Çin'in Şanghay kentinde de Jean-Georges isimli bir restoran açtı. Nobu'yu anlatmama ise gerek yok herhalde. Her yıl 'Nobu İstanbul'da açılıyor' diye yazılır, ancak bir türlü gerçekleşmedi. Bu restoran kısaca Japon mutfağını Güney Amerika tadıyla birleştiriyor. Nobu'nun kurucularından biri de Robert de Niro Tom Ford, Madonna, Nicole Kidman ve Tom Criuse gibi isimlerin müdavimi olduğu Nobu adını ünlü şefinden alıyor.

Anjelique farkı



Lezzet, müzik, gece ve muhteşem Boğaz manzarası Anjelique’de… Anjelique, büyüleyici manzarası ve sade dekorasyonu ile hem eğlenmek hem de iş çıkışı stres atmak isteyen müdavimleri ile yaz sezonunda Ortaköy’de buluşuyor... İstanbul’un kaliteli hizmet sunan ve aynı zamanda popüler mekanlarına, imza atan İstanbul Doors Restaurant Group’un Ortaköy’de eğlenceseverlerle buluştuğu nokta Anjelique. Farklı tatları bir arada bulabileceğiniz Anjelique’in en önemli özelliği, muhteşem Boğaz manzarasını doyasıya yaşama imkanı sunması... Dekorasyonu Geomim Mimarlık, Mahmut Anlar tarafından yapılan ve sadeliğin ön planda tutulduğu Anjelique’de, titiz bir çalışma sonucu içeriye yerleştirilen aynalar, tüm Boğaz manzarasını mekana taşıyor... Kendine has mönüsünün yanı sıra İstanbul Doors Restaurant Group`un bir diğer üyesi olan Wan-na`nın Uzakdoğu lezzetlerinin de ayrı bir mönü ile sunulduğu Anjelique’de akşam yemeği 19.00’da başlıyor. Anjelique`in restoran olarak ayrılan üst katında muhteşem Boğaz manzaralı bir ortamda yenilen yemeğin sonrasında Boğaz`a karşı eğlence sabah 04:00’e kadar devam ediyor. Anjelique, hemen önünde yer alan iskele ile dileyenlere denizden ulaşım imkanı sağlıyor. Restaurant-bar-gece kulübü olarak misafirlerini ağırlayan Anjelique’de valet parking hizmeti de bulunuyor. Anjelique’in büyüleyici atmosferi yaz günlerinin tadını eğlenerek çıkarmak için ideal.

29 Mart 2008 Cumartesi

HAKKASAN İSTANBUL'DA


Dünyaca ünlü moda markalarını Türkiye’ye getiren Unitim Holding, Harvey Nichols ‘dan sonra 2. büyük projesi olan Hakkasan İstanbul ile yine bir ilke imza attı.
Unitim Holding ‘in girişimiyle Londra’dan sonraki ilk şubesi İstanbulda açılan ünlü Çin restoranı Hakkasan’ın , 12 Mart akşamı iş ve cemiyet dünyası için verilen özel yemek davetine yaklaşık 200 kişi katıldı. Yapımı 1.5 yıl süren ve başta Fransız mimarlık ofisi Gilles&Boissier olmak üzere yurt içinden ve dışından 10 mimari ve teknik danışman ofisinin iş birliği ile dekorasyonu tamamlanan Hakkasan İstanbul, Kanyon AVM teras bölümünde yer almakta.
Hakkasan İstnabul
1.100 m2 kapalı ve 1.700 m2 açık alana yayılan Hakkasan İstanbul, iç mekanda 200 dış mekanda ise 150 misafir ağırlayacak şekilde dekore edildi.
Teras kısmının zemininde kullanılan taşlar Hindistan’dan getirildi. İç mekanda ağırlıklı Hindistan olmak üzere tamamı yurtdışından gelen 4 tip mermer kullanıldı. Tüm elektrik ve aydınlatma ekipmanları İtalyan bir firmadan, müzik sistemi ise İngiltere’den getirildi.
Hakkasan İstanbul’un mutfağı 400m2 alanda kuruldu. Mutfakta, dimsum ve wok istasyonları, 2 adet dev canlı balık ve ıstakoz akvaryumu, özel ördek pişirme ekipmanları, 18 adet şarap kavı yer alıyor. Mutfakta, 20’si İngiltere’den gelen 50 kişilik bir ekip görev yapacak. Restoran kısmında ise 70 kişi çalışacak.
Hakkasan’ın resepsiyon ve rezervasyon kısımları ayrı işliyor. Rezervasyonlar için 5 kişilik özel bir ekip sabah 10.30 ile akşam 18.30 arasında misafirlere hizmet veriyor. Müşteri bilgisi kaydedilmiş bir kişi tekrar aradığında, daha evvel tercih ettiği masa, şarap, mönü bilgisine gibi tüm tercihleri, yetkili tarafından görülüyor ve rezervasyon müşterinin bu tercihleri doğrultusunda yapılıyor.

Hakkasan Londra
Hong Kong asıllı Alan Yau'nun Londra'nın ünlü semtlerinden Soho'da kurduğu Hakkasan, dünyanın “Michelin” yıldızlı tek Uzakdoğu restoranı. İngiltere'nin ünlü gazetesi The Guardian ve Time Out dergisine göre, dünyanın en iyi 10 restoranı arasında yer alıyor.
Hong Kong’un yeni bölgelerine yerleşen insanlara “hakka” ismi veriliyor, “san” ise Uzakdoğu’da saygı belirten bir unvan. Hakkasan ismi, bu iki kelimenin birleştirilmesiyle yaratılmış.
Alan Yau’nun yarattığı Hakkasan’ın müdavimleri arasında David Beckham, Robert De Niro, Robbie Williams, Madonna-Guy Ritche, Hugh Grant , İngiliz Kraliyet ailesi üyeleri, Elton John, Sienna Miller, Kate Moss , Cameron Diaz, Jude Law, gibi isimler bulunuyor.

YENİ LEZZET NOKTASI HARVARD CAFE

1996 yılında Etiler’de müdavimlerini ağırlamaya başlayan Harvard Cafe, artık Nişantaşı City’s AVM’de şehrin stresinden uzaklaşmak isteyenlerin daha yakınında. Alışveriş telaşı ve yorgunluğunu biraz olsun atmak ve hatta kısa süreli iş toplantılarını yapmak isteyenlerin tamda aradığı bir mekan olma özelliğini kısa sürede yakalayan Harvard Cafe, zengin mönüsüyle de dikkat çekiyor.
Meşhur salataları ve aperatif atıştırmalarıyla şimdiden lezzeti dillere düşen pizzasıyla Harvard Cafe, kendi fırınıyla imal ettiği pasta ve tatlılarıyla da adından bahsettiriyor. Harvard Cafe, kış aylarında şömine köşesiyle ise, müdavimlerine romantik dakikalar sunuyor. 115 kişilik oturma kapasitesiyle Cıty’s in gözde mekanı olan Harvard Cafe, dinlenmek için özel köşe olma özelliğini de ön plana çıkarıyor.

GALATA KONAK'TA TATLI LEZZETLER

Çok uzun yıllar önce bir birinden farklı lezzetleri Nişantaşılılara tattırmayı başaran Konak pastanesi, benzersiz tatlarını ve hizmetini şimdi Galata Konak Cafe’ye taşımayı başarmış. Benzersiz İstanbul tarihi yarımadası manzarasıyla, lezzetlerini buluşturan Galata Konak Cafe, Pazar sabahları ise müdavimlerini açık büfe kahvaltıyla ağırlıyor. Kahvaltıda ise yok yok denecek kadar zengin bir çeşitlilik var. Özellikle doğal ürünlerin yer aldığı kahvaltı, eşsiz manzarayla buluşunca tadına doyum olmuyor. Kahvaltı zamanı değil de, eğer akşam saatlerinde uğrarsanız günbatımı eşliğinde bir fincan kahvenin yanında eşsiz lezzetteki kurabiyeler ile kendinizi şımartabilirsiniz.100 açık 70 kişi kapalı alanı ile günün her saatinde kaliteli hizmetiyle tatlı dakikalar yaşatan Galata Konak Cafe, özel davet ve organizasyonlara da ev sahipliği yapabilme kapasitesine sahip. İşletmenin sahibi Arzu Akı ve kardeşleri aynı zamanda mekanı bir an olsun yalnız bırakmayarak, konuklarla yakından ilgileniyor.

28 Mart 2008 Cuma

MUTLULUK YENİDEN




Niran Ünsal ve Oğuz Türküsev, birlikteliklerinin her geçen gün mutluluklarını pekiştirdiğini ifade ederek, yan yana geldikleri her dakikayı en güzel şekilde değerlendirmeye çalıştıklarını açıkladılar. Evlilik yıldönümlerinde özel sürprizlerle bir birlerine jest yaptıklarını belirten mutlu çift, anlaşabilmenin keyfini çıkardıklarını ifade etti.

ÖDÜLLÜ MEKAN


Nişantaşı'nda açılan Cıty's AVM'nin kısa sürede en popüler mekanı olan İt's a Joke, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül tarafından verilen ödülle tesçillendi. İşletmenin ünlü sahibi İzzet Çapa, kendilerine ve mekana gösterilen ilgiden çok memnun olduklarını ifade etti. Çapa, verilen ödülle birlikte motivasyonlarının arttığını belirterek, Londra'da İt's a Joke'un şubesini açacaklarını söyledi.

EBRU EVLENDİRECEK


Podyumlardan sahnelere transfer olan Ebru Destan, yeni kurduğu emlak şirketiyle sahnenin yanı sıra artık villa satacağını açıkladı. Maşukiye'ye yapımına devam edilen villaları satmaya başladığını söyleyen Destan, yakın arkadaşlarını ev sahibi yapacağını ifade etti. Geçtiğimiz günlerde alkollü araç kullandığı gerekçesiyle ehliyetine 6 ay süreyle el koyulan Destan, villaların fiyatlarının ise çok cazip olduğunu da sözlerine ekledi.

24 Mart 2008 Pazartesi

"AŞK YOK SADECE TANIŞIYORUZ"


Son zamanlarda hakkında çıkan" Nihat Doğan'la aşk yaşıyorlar" şeklindeki haberlere sinirlendiğini ifade ederek, sadece stüdyo ortamlarında tanıştıklarını ancak aşk yaşamadıklarını açıkladı. Çıkan haberler nedeniyle bir çok gazeteciye artık daha mesafeli yaklaştığını söyleyen İzel, "Artık o kadar yanlış haberler çıkıyorki, arkadaşlarım okuyunca ben ne söylesem şüphe ediyorlar. Aşk yaşayıp yalanladığımı zannediyorlar" dedi.

İLK TOPLANTI ŞEHİR EFSANESİ ÇIKTI

İlk önce alkollü içecek ruhsatı için Cıty's AVM'nin açılışından beri mücadele veren işletmelerin ilk olarak Harward Cafe'de buluştukları ve neredeyse bir çok konuda birlik olup yönetime baskıda bulundukları yönündeki haberlerin bir şehir efsanesi olduğu iddia edildi. Bu toplantının hiç yapılmadığını ifade eden yöneticiler, ikinci toplantının gerçekten yapıldığını ve bu toplantıda ünlü markaların sitemlerinin yer aldığını açıkladı.

GECCELERİN MEKANI REİNA


İstanbul'un geccelerine markasını yansıtan ve neredeyse markasıyla eğlencenin kelime anlamınında önüne geçmeye başlayan Reina, Mayıs ayının ilk haftasında yazlık açılışıyla müdavimlerinin kanını ısıtmaya devam edecek.

Mayıs ayında gerçekleştirilecek F1 Türkiye yarışlarına yetişmesi için açılışa önem gösteren Reina Grubu, bu yılda iddialı sürprizler sunacak. Reina içindeki mekanlar arasında ayrı bir popüleriteye sahip olan Niş'in ise bu yıl yer almayacağı ise ilgi çeken duyumlar arasında bulunuyor.


FUNDA ARAR’A ÖZEL BORNOZ

Türkiye’nin dünyaca bilinen havlu üreticisi Özdilek, tüm bayilerini Antalya Side’de bulunan Sueno Otel’de buluşturdu. Yaklaşık 2 bin kişin katılımıyla gerçekleştirilen bayi toplantısında hem geride bırakılan bir yılın yorgunluğu atıldı hem de, önemli satış kararları alınarak verilen eğitimlerden faydalanıldı.


2008 yılının havlu modasının ve renkli desenlerin sunulduğu defilede podyuma Şenay Akay ve Fatma Yaman gibi ünlü mankenler çıktı. Defilenin sunumunu gerçekleştiren Atilla Saral ise, anlatımlarıyla bayiler tarafından alkış yağmuruna tutuldu. Aynı günün akşamında gerçekleştirilen gala gecesinde ise Funda Arar sahneye çıkarak, geceye katılanlara unutulmaz dakikalar yaşattı. Sahnede şarkılarıyla her zamanki gibi devleşen Funda Arar, kendisine sahnede hediye edilen bornozla şarkılarını söylemeye devam etti.

Sadece Yüzüm Benziyor

Türkiye’de keşfedildiği ilk günden beri gündemden düşmeyen ve hızlı çıkışını sürdüren benzerliği nedeniyle bir anda popüler olan yerli Paris Hilton Ece Filiz, dergimize verdiği röportajda ilginç açıklamalarda bulundu. Güzel bir kadına benzetilmekten rahatsızlık duymadığını ifade eden Ece Filiz, Paris Hilton’un özel yaşamındaki marjinal tavırlarının ise, kendisini hiç ilgilendirmediğini söyledi.

Paris Hilton’a benzetilmek sizi rahatsız etmiyor mu?

-Hayır. Kendi arkadaşlarım benim ondan daha güzel olduğumu söylüyor. Türkiye’deki yakın arkadaşlarım hatta ona benzemediğimi belirtiyorlar. Fakat ABD’de de bu durum değişiyor. Bawerly Hılls’de çok benzetiliyorum. Bunun nedeni aynı modayı takip ediyor olmamızdan kaynaklanıyor. Aynı saç rengi, kıyafet tarzı ve makyajlarımız yaşadığımız yerde vazgeçilmez bir moda. Dolayısıyla ABD’de ona benzetilmek çok normal. Özellikle Paris Hilton’a benzemek gibi bir çabam olmadı bu güne kadar. Ayrıca güzel bir kadına benzetilmekten rahatsızlık duymuyorum.


Paris Hilton gibi Türkiye’de özel partilere çağırılıyormusunuz?


-Evet. Malum kişiye benzerliğimden dolayı özel partilere katılıyorum. Çok eğlenceli geçiyor. Bu partilere katılıyorum ancak sadece benzerliğimden dolayı. Başka amaçlarla Paris Hilton’un yaşam tarzında asla bir partiye katılamam. Benim farklı bir karakterim var. Ben hala bir Türk kızıyım.

Hiç ahlaksız teklif aldınızmı?


-Asla böyle bir teklife ortam hazırlayacak bir durum yaratmam. Bu teklifi bana yapmak çok zor. Ben Paris Hilton’a yalnızca benziyorum. Ben o değilim. Ailemin benim hakkımda ne düşündüğüne önem veren bir insanım. Bu nedenle aşırılıklardan hep çekinir ve dikkatli yaşarım. Benim bir sex görüntülerinin olduğu kasetlerim olmadı. Sadece yüzüm benziyor. Türkiye’de Paris Hilton bir sex objesi olarak görülüyor. Bu durum yurt dışında böyle değil. Beni bu tür olaylar ilgilendirmiyor. Zaten biraz soğuk bir insanım. Dışarıdan böyle gözükürken bir erkek zaten yaklaşmaz diye düşünüyorum. Bu duruma izin vermem. Cevabını alır ve geri döner. Bu türden bir teklif gelmedi, gelemezde.

Bu benzerlik size şöhret kapılarını kolayca açtı. Gelecek planlarınız arasında neler var?

-Üniversite eğitimimi ABD’de aldım. 7 yaşından beri tiyatro ve bir çok sanatsal faaliyetlerin içinde bulundum. Paris Hilton’a benzemeseydim, kendi yeteneklerimle yine aynı şöhreti yakalardım. Gelecekte film senaryoları yazıp sinema filmi çekmek istiyorum. Neden kendi ülkemde bunları yapmayayım. ABD’de kapım açık. Gidip geliyorum ancak kendi ülkemde de bazı şeyler yapmak istiyorum.


Size gelen her hangi bir iş teklifinde çok dekolteli bir kıyafet giymeniz istense kapris yaparmısınız? Veya iş kurallarınız var mı?

-Çıplaklığa karşıyım. Podyumda üzerimde çok küçük bir parça taşıyabilirim. Ancak tamamen çıplaklığa karşıyım. Gelen iş teklifinin de, Roberto Cavalli, Versage, gibi ünlü markalardan ve Cemil İpekçi, Yıldırım Mayruk, Siren Ertan Çarmıklı ile Emel Yıldırım gibi tanınmış modacılardan gelmesi şartıyla bu tür bir teklifi kabul ederim. Taşıyabileceğime inandığım kıyafetleri podyumda giyerim. Ben mankenlik yapıyorum. Yani podyumda bir askıyım. Bu durum böyle algılanmalı.

Türkiye’ye yerleşecekmisin?

-Küçüklüğümden beri hem ABD hemde, Türkiye arasında mekik dokuyorum. İki kültür arasında gidip duruyorum. Oradayken vatanımı Türkiye’yi özlüyorum, buradayken ABD’deki yaşamımı özlüyorum. Aslında ben bütün dünyayı dolaşmak ve bir yere bağlı kalmak istemiyorum.


ABD’deki yaşamından bahsedermisin?


-ABD’deki yaşam, Hollywood filmlerindeki kadar rahat ve renkli değil. Filmlerdeki kadar çok geniş düşünceli insanlar değiller. Orada da ailelerin kuralları var. Cinsellik Türkiye’deki kadar sapıklık olarak algılanmıyor. Orada bu konuda eğitimler veriliyor ve bilinçli bir toplum yetiştiriliyor. Ben Paris Hilton’a benzetiliyorum fakat hiçbir zaman onun seksi yanıyla bağdaştırılmıyorum. ABD’de bazı turistler beni yolda yürürken o zannedip birlikte fotoğraf çektiriyorlar ve hiç rahatsız etmiyorlar. Türkiye’de sürekli beni gören Paris Hilton’un seks görüntülerini aklına getiriyor. Bu böyle olmamalı.